Pazar sabahına ait bir gün doğumu. Pazar sabahı olmasının bir ayrıcalığı yok tabi. Güneş hep buradan doğuyor ve yine her zaman ki güneş. Tabi güneşe bakan insanlar her gün değişiyor. 7 sularında uyanıp camımdan etrafı izlemeye başladım. Kendime tatlı bir fon müziği açtım ve buna bir miktar kuş sesi eklendi. Sanki herkes uykuda, güneş bile henüz uykuda o saatlerde manzaram için. Etraf sislerle kaplı, hafif bir gölge var sadece ve sislerin arasında ne olduğu belirsiz.
Zaman ilerledikçe güneş ışıklarını saçmaya ve sisler aralanmaya başlıyor. Şehrin ışıkları ve gökdelenler saklandıkları yerden çıkıp kendini gösteriyorlar. Çok uzaktan sarı sarı gelip gidiyor ışıklar, birer ateş böceği gibi. Ateş böceği sesleri gelmese bile kuş sesleri artmaya başlıyor. Günün ilk ışıkları ile uyanıp istedikleri yere uçmaya başlıyorlar. Bir amaçları varmış gibi, bir yere varmaları gerekiyormuş gibi, korkusuzca... Hepsinin kedine has bir uçuşu var kimisi dümdüz yolunda giderken kimisi daireler çizip kendini rüzgara bırakıyor ve ona eşlik edenler oluyor. Tatlı ciklemeleri ile o sabaha bir mutluluk veriyorlar.
Güneş yükselmeye devam ediyor, gölgelerdeki gökdelenler tüm o şatafatlı ışıklarını söndürüp parlak yüzeylerinden güneş ışınlarını yansıtmaya başlıyorlar. Geceleri şatafatlı ışıkları ile yıldızları bizden uzaklaştıran gündüzleri de güneşten yansıttıkları sahte ışıkları ile gözlerimizi kamaştıran gökdelenler... Sisler gittikçe dağıldıkça apartmanlar ve gerçek şehir gün yüzüne çıkıyor. Bende aslında tüm bunları yaşadığım apartmanın çatı katından izliyorum.
Güneş doğduktan sonra her şey eski haline dönse bile o gün doğumunu izlemek, bir süreliğine farklı bir yerde farklı bir şehirde hissetmek tüm günü güzelleştiriyor.
Güneşin içinizi ısıtacağı güzel günlere...
P.S: Manzara çektiğim fotoğraftan çok daha güzeldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder